Şeker Portakalı - Jose Mauro de Vasconcelos

Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan José Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portakalı, "günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü"dür. Çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, dokuz yaşında yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran Vasconcelos'un çocukluğundan derin izler taşıyan Şeker Portakalı, yaşamın beklenmedik değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan küçük Zezé'nin başından geçenleri anlatır. Vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu romanı "yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını" söyler.
Aydın Emeç'in, güzel Türkçesiyle dilimize armağan ettiği Şeker Portakalı'nın başkahramanı Zezé'nin büyüdükçe yaşadığı serüvenleri, yazarın Güneşi Uyandıralım ve Delifişek adlı romanlarında izleyebilirsiniz.

Herkese merhabalar :),



Gelin her şeyden önce yazar hakkında ufak bir bilgiyle başlayalım isterseniz :).

Yazar José Mauro de Vasconcelos, 26 Şubat 1920'de Brezilya'da Rio de Janeiro yakınlarındaki Bangu bucağında doğdu. Yarı Kızılderili yarı Portekizli, yoksul bir ailede doğan Vasconcelos iki ayrı kültürün de izlerini taşıdı. Oldukça yoksul olan ailesi, onu öğrenimini devam ettirmesi amacıyla Natal kasabasındaki amcasının yanına gönderdi. Orada 19 yaşındayken Potengi Irmağı'nda yüzmeyi öğrendi ve ilerde bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayallerini kurdu. Liseyi Natal'da bitirdikten sonra 2 yıl tıp öğrenimi gördüyse de öğrenimini yarıda bırakıp yeni hayaller peşinde Rio de Janeiro'ya gitti. Orada ilk işi boks antrenörlüğü oldu. Tarım işçiliğinin yanı sıra balıkçılık da yapan yazar, yaşamı boyunca çeşitli işlerde çalıştı. Bu durum, ona yazdığı roman ve hikâyeler için önemli kaynak sağlamıştır. Değişik ortamlarda, değişik koşullarda farklı insanlar tanıdı. İyi bir gözlemci ve usta olan bu yazarın elinde bütün bu yaşamlardan pek çok roman çıktı ortaya. Bunlar yazarın çok yönlü kişiliğinin ve içinde bulunduğu arayışın bir yansıması olarak değerlendirilebilir.

Genellikle romanlarında, roman karakterlerinin yaşamlarında ki zorlu yaşam koşullarını, yoksulluğu ve şiddeti tüm çıplaklığıyla anlatır; ama özellikle 'Şeker Portakalı' ile onun devamı olan 'Güneşi Uyandıralım' ve 'Delifişek' gibi bazı romanları tüm bunlarla birlikte duygusallık ve iyimserlikte içermektedir. Brezilya'nın ormanlarında ya da step bölgesi sertaolarda yaşayan insanların, elmas avcısı garimpeiroların, yerlilerin, denizcilerin, değişik insanların yaşamlarından kesitleri ve ruh hallerini anlatır.

Yazarı dünya çapında tanıtan eseri Zéze'nin maceralarını anlatan üçleme romanın ilk kitabı olan Şeker Portakalı olmuştur. Bu romanı 12 günde yazdığını belirten yazar, eserine duyduğu sevgiyi "Ama onu 20 yıldan fazla taşıdım yüreğimde" sözüyle özetlemiştir. Eserin özgün adı O Meu Pé de Laranja Lima'dır. 24 Temmuz 1984'te hayatını kaybetmiştir.



Böyle şahane bir kitabı nasıl yorumlayabileceğimi bilmemekle birlikte, bu kitabı saatlerce de anlatabilirim aslında. O küçük tatlı çocuk Zezé'yi! Yaşadıklarını, o minik ama bir kadarda zengin hayal gücüyle dolu kalbini...
''Nerenle konuşuyorsun?'' dedim. 
''Ağaçlar aynı anda her yanıyla konuşurlar. Yapraklar, dallar ve kökleriyle birlikte. Görmek ister misin? Kulağını gövdeme daya, kalbimin atışını dinle.''
İçerikten bahsedecek olursam, kitabın arka kapağında da yazdığı gibi günün birinde acıyı keşfeden bir çocuğun öyküsüdür. Beş yaşındaki tatlı Zezé'miz Brezilyalı yoksul bir ailenin çocuğudur. Zezé bir hayli haylaz fakat bir o kadar da hassas, zeki ve duygusal bir çocuktur. Büyük bir sevgi yaşatır içinde ama karşı koyamadığı haylazlık istekleri yüzünden de başına sürekli bela açar. Babası, iş bulamayışının; ablası, ayrıldığı sevgililerinin; abisi, yoksulluğun hıncını alır bu küçük çocuktan. Neredeyse ölene kadar dayak yemekten kurtulamayan küçük Zezé, bütün bunlarla o küçük ama kocaman olan yüreğiyle başa çıkar.


Her şeyle başa çıkan tatlı çocuk, şeker portakalı fidanından ayrılacak olmasını bile sineye çekebilir. Fakat bir gün, kocaman sevgi dolu yüreğinin bile kaldıramayacağı bir olay meydana gelmesiyle birlikte çocukluğunu yitirir tümüyle.
"İnsan yüreğinin, bütün sevdiklerini içine alabilmesi için çok büyük olması gerektiğini bilmelisin." 
Kitabımız her sayfasıyla yüreğimize dokunmasının yanı sıra son sayfalarda içimizdeki o hassas noktamıza, hüznümüze dokunur. Gözlerimizden akan yaşlara engel olamayız bu noktadan sonra.




Sözlerimi daha fazla uzatmadan kesinlikle herkese önerebileceğim, en az bir kere okunması gereken bir kitap olduğunu söylemek istiyorum. Çünkü bu kitap, her yaşta bizlere farklı hisler yaşatacağı kanaatindeyim.


Kendinize iyi bakın, iyi okumalar :).

Yorumlar

Popüler Yayınlar